top of page
Yazarın fotoğrafıEssedullah Oğuz

İçimiz Dışımız Suriye

Güncelleme tarihi: 16 Ara 2024

2021 yazını hatırlayın, Taliban Kabil’e girdikten sonra aylarca Afganistan’ı konuşmuştuk. Uzmanlarımız öyle şeyler döktürmüşlerdi ki, Afganistan’da doğup büyümüş ve sonra gazeteci ve araştırmacı olarak 20 yıl boyunca bu ülke hakkında yazıp çizen biri olarak, ben bile ilk defa duyuyordum bunları. Elbette çoğu ipe sapa gelmeyen yalan yanlış iddialardı.


Şimdi de Suriye konusunda aynı şeyi yaşıyoruz. Ekranlar öylesine uzman dolu ki, neredeyse ağzı olan konuşuyor. En aklı başındaki, saygın isimlerden başlayalım: Prof. Deniz Ülke Kaynak, Okan Bayülgen’in programında HŞT konusunda yorum yaparken yanındaki İlber Ortaylı’ya “Hocam Colani mi diyelim?” diye soruyor. HŞT liderinin isminin nasıl söylendiğinden bile emin değilken nasıl HŞT konusunda uzun uzadıya yorum yapabiliyorsunuz?” diye sormak, nedense Bayülgen’in aklına gelmiyor.


Aslında Türk kamuoyunun yakından tanıdığı gibi Bayülgen sözünü sakınmayan, lafı gediğine oturtan biri. Karşısında mankenler veya şarkıcılar olsaydı, bir açık yakalamışken es geçmezdi. Ama sanırım Prof. Dr. unvanlı konklarına olan saygısından ses çıkarmıyor.


Prof. Kaynak yine önemli bir iddiada bulunuyor; Hamas ve Hizbullah liderlerini İran’ın öldürttüğünü, hatta Nasrullah’ın bulunduğu yerin koordinatlarını İsrail’e İran’ın verdiğini iddia ediyor. Ama nedense somut bir belge, kaynak kortaya koyamıyor.


Diyelim ki, anlı şanlı profesörümüzün dediği doğru. İran, kendisini bir kaşık suda boğmaya çalışan İsrail’e neden bu bilgileri versin? İsrail, Hamas ve Hizbullah’ın kolunu kanadını kırdıktan sonra İran’ın da ağzını burnunu dağıtmadı mı? İran, kendisini dünyaya rezil rüsva etsin diye mi İsrail ile el altından iş tutuyor, işbirliği yapıyor?


Doğrudur, bu konuda medyada hiçbiri de kanıtlanamayan dünya kadar iddia ortaya atıldı ama Prof. Unvanlı biri, bir şey söylerken onun altını doldurabilmeli.


Truva Yayınları’nın çok hoşuma giden bir sloganı veya mottosu var: “hiçbir şey göründüğü gibi değil.” Gerçekten de öyle. İki hafta önce medyamız bizim desteklediğimiz Suriye Milli Ordusu’nun iktidara yürüdüğünü, Halep ve Şam’a girdiğini müjdelemişti. Sonra gördük ki, iktidara yürüyen, Halep ve Şam’ı ele geçiren bizim desteklediğimiz ordu değil, kimsenin beklemediği HŞT oldu.


HŞT Şam’da İbrahm Kalın ile birlikte zafer turu atarken İsrail tankları çaktırmadan Şam’ın 20 km kadar yakınına sokulmuş durumda. Cumhurbaşkanımız bir ara Suriye’nin toprak bütünlüğü bizim garantimiz altında anlamına gelebilecek bir laf ettiyse de sonra ondan da haber çıkmadı.


45 yıldır Golan’ı elinde tutan İsrail şu anki karmaşadan yararlanarak Suriye’den biraz daha toprak koparmaya çalışıyor. Suriye’nin önemli bir parçasını elinde tutan YPG, biz de varız diyor ve Amerikalı komutanlar YPG’ye destek ziyaretinde bulunuyor. Bizim için esas iki büyük tehlike, bu. YPG ve İsrail ikilisinin şu an paylaşılan Suriye pastasından birer büyük dilim alması. Böyle olacaksa, bizim de 900 km sınırımız boyunca oradaki Türkmen soydaşlarımız için özerk bir bölge oluşturarak pastadan payımıza düşeni almamız gerekiyor, hatta şart.


Elbette ideal olan, Suriye’de herkesi kapsayan demokratik bir düzenin kurulması ve komşumuzun bundan sonra huzur içinde yaşaması. Ama öbür türlü olacaksa, bizim de hazırlıklı olmamız gerek.

2010 yılında Arap Baharı başladığında da tüm dünya ile biz de umuda kapılmıştık, yıllardır şeyhlerin, darbeci subayların ve kralların yönetimi altında köle düzeninde yaşayan Arap coğrafyasındaki halkların nihayet demokratik düzene kavuşacağını, hür, eşit, adil ve müreffeh bir hayat süreceğini umuyorduk. Sonra ne oldu, biliyorsunuz. Kan gölüne çevrilen, gözyaşıyla harmanlanmış Arap coğrafyasındaki karmaşadan biz de payımıza düşeni aldık ve 15 yıldır milyonlarca mülteciyi ağırlıyoruz. Sınır güvenliğimizin tehlikeye düşmesi ve bunun için harcadığımız milyarlarca dolar da cabası.


Bu kez de aynı şeyin olmaması için çok dikkatli davranmalıyız. O yüzden, uzmanlarımızın ekranlarda çizdikleri pembe tablolara bakıp hülyalara dalmak yerine tatsız gerçeklere odaklanmalıyız. Ne de olsa, atalarımızın dediği gibi, sütten ağzı pişen yoğurdu üfleyerek içer.


Tatsız gerçek şu: İsrail, Suriye’den yeni bir parça kopararak toprağını genişletecek mi? ABD, bunca yatırım yaptığı YPG için Suriye’de bir bölge kurmak isteyecek mi? Ve Suriye bölünürse veya federal bir yapıya kavuşursa, biz 900 km’lik sınırımız boyunca Suriyeli Türkmenler için bir özerk yönetim bölgesi kurabilecek miyiz?


Elbette, önümüzdeki dönemde, hatta çok yakında bu soruların cevaplarını almış olacağız. Ama benim esas bilmek istediğim, yumurta kapıya dayanmadan önlem almış mıyız? Umarım, öyledir.


Truvaed Edebiyat Dergisi'nde yayımlanmıştır


Comments


1486634237.jpg

Merhaba, ilginiz için teşekkürler

Makale koleksiyonumu ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Okuyuculara manşetlerin ötesinde derinlemesine analiz ve içgörüler sunmak için güncel olaylar üzerine yazıyorum. Burada, eleştirel düşünceyi geliştirmeyi ve dünyamızı şekillendiren meselelerin daha derinlemesine anlaşılmasını amaçlayan, çeşitli gazetelerde yayınlanan çalışmalarımın bir arşivini bulacaksınız.

Gelecekteki yayınlarla ilgili bildirim almak için lütfen abone olun.

Gönderdiğiniz için teşekkürler!

  • Facebook
  • Twitter
  • Facebook
  • X
  • LinkedIn
bottom of page